entry'ler (463)

ekşide yazar olunca uludağı bırakmak

yazarların genel olarak yaptıkları bir şeydir. ama sizi bugünlere getiren uludağ'a ayıp etmeyin.

onlayn 105 kişi ne yapıyor

aşk acısı çekiyor olabilirler...

gündüz ürkütmeyen şeylerin gece korkutması

aynen budur. gündüz vakti aynı şeye baktığımda gülerken gece vakti niyeyse ürküyorum nedeni nedir bilinmez.

yazarların bir sonraki araba hedefleri

mercedes-benz x250d Power zira yıldıza rütbe sorulmaz swh

aşk

aşk bir döngüde sonsuz kere dönebilmektir.

(bkz: for (int i = i<10))

u2 the troubles şarkısının cinlerle alakalı olması

alakalı olmasıdır...
sözlerinden anlaşılabilir...

Somebody stepped inside your soul
Somebody stepped inside your soul
Little by little they robbed and stole
Till someone else was in control

sevme duygusunu çıkarınca geriye boşluk kalması

aslında başlık hayattan sevme duygusunu çıkartınca geriye kocaman bir boşluk kalması idi ama olmadı.

harbiden de öyle, o kadar uzun süre sevmişsindir, birini sevmemeye başladığında, bir anda diğerini sevmeye başlamışsındır. sonra bir gün aniden sevme duygusundan tamamen kurtulmuşsundur. varlığında alıştığın o sevme duygusu öylece silinip giderken bir anda kocaman bir boşluk içerisinde kalırsın. acı veriyor bu.

bugün yağmur bir kadın saçıdır yeryüzüne dökülen

ne zaman dinlesem aklıma monikam gelir. bugün yağmur onun saçıdır, yer yüzüne dökülen.

nickinizin bir üst versiyonunu yazın

önceden superior'du, şimdi en üst versiyonu bu.

monika

sevdiğim kadının adıdır.

son sevgilinizle nerde tanıştınız

(#38617617), gedimino pr. 9, vilnius 01103, litvanya; h&m'in köşesi...

kız kankanın 14 şubatta miniyle kapıya gelmesi

belki de kanka atla da yeni mini cooper'ımla gezelim demek istemiştir.

süt parası hikayesi

süt parası hikayesi bir entryde bahsedilmiş bir hikayedir.
(#38617617)'da değindim de ne olduğunu anlatmamıştım burada. anlatayım:

bundan 51-52 sene önce babam doğmadan önce dedem, sigara içermiş. sonra babam doğunca bu sefer dedem "ben çocuğumun süt parasını sigaraya vermem!" deyip sigarayı bırakmış adam.

bir durum var

her zaman farklı bir durumun varlığı söz konusudur.
aga ne kadar durum varmış gelin görün ki, bu başlığı ben doldurucam. bütün içimin sıkıntısını bu başlığa yazıcam. kısaca bu başlık benim arkadaşlar.
babalar litvanya'ya yılbaşı sonrası ziyarete gittim.(bu arada ilk hikayenin başrolü silindi gitti hayatımdan tamamen, ama anı olsun diye burada kalabilir mahsuru yok.)

ayrıca kız Türkçe bilmediği için gayet rahat adıyla da yazabilirim, hem türkçe öğrenecek de, koskoca internette uludağ sözlükten haberi olucak da, hadi onu geçtim elli tane monika var. silksen bulamaz.

galiba aşık oldum...
neyse girelim.

Ben bir mekânı arıyordum
Yolda Monika’ya rastladım, sordum. Rastgele biriydi.

Önce söyledi sonra “Yalnız mısın?” dedi. “Evet.” dedim. “Sana katılabilir miyim?” dedi.
“Evet, tabii, neden olmasın?” dedim. Yanıma geldi. Söylenmeye başladı: “Bu binayı şu yüzyılda inşa ettiler, şu şu kral zamanında…” falan. “Lan” dedim “aha, aynı ben”

Sonra başka yerleri gösterdi. Bir tane kule var “Oraya baktı ve doğru, oraya çıkamayız.” dedi.
“O zaman tamam, gel hadi kahve içelim bebeğim.” dedim “Aldım kollarımın arasına.”
Kahveciye gittik, “Sizin burada Starbucks yok.” dedim. “Biz kendi Starbucks’ımıza sahibiz.” dedi. Oturduk bir saat muhabbet ettik falan, hatta kalkmıyorduk, sonra kahvecideki kız geldi.
“Kapatıyoruz.” dedi.
“iyi.” dedim montu falan giydik
Sonra, “Gel hadi sana bir yer göstermek istiyorum.” dedi. “Tamam” dedim, kestirmeden şehrin kalesine çıktık. Bu arada, önemsemediğim ama sevmediğim bir özelliği vardı: Eliyle sarıp sigara içiyordu. “Yani, sana yakıştıramadım.” dedim. “Ben bundan keyif alıyorum, ¬bu daha hoş geliyor ve daha az zararlı.” dedi. Bir şey diyemedim. “Sen hiç içtin mi?” dedi. O meşhur süt parası hikayesini anlattım. Gözleri doldu. Sonra kaleye çıktık. Ama o müthiş şehir manzarasına karşı oturamadık. Zira bank tamamen doluydu. Karşıda oraya çıkamayız dediği kuleyi gösterdi, "Oranın bulunduğu tepe çöktü." dedi. "Koskoca şehrin simgesi çökünce şehir çökmüş gibi oldu." dedi ve kahkaha attı.

Ondan sonra yolun diğer tarafındaki merdivenlerden aşağıya, nehrin oraya indik. “Ben bu nehri çok seviyorum Aziz Patrick gününde yemyeşil giyiniyorum.” falan dedi. Meğer gelenekleriymiş. Sonra Užupis diye sanatçıların falan olduğu bir yer var. Oraya geçtik. Bana deniz kızı heykelini gösterdi. Gittik dolaştık falan. Geri dönerken Vilnele'nin kıyısında bir yere gittik. Bir bank vardı, ıslaktı ama sildim. Montla oturdum. “Gel yanıma otur.” dedim “Hayır.” dedi. Ceketi çıkardım serdim ama oturmadı.
Diyalog şöyle:
+otur(sit)
-hayır(no)
+otur(sit)
-hayır(no)
+otur(sit)
-hayır(no)
+otur(sit)
-hayır(no)
+otur(sit)
-hayır(no)
-ben çok inatçıyımdır, haha(i am very stubborn, haha)
Dedim; “Ben de!”
“Şimdi inada bindirip çıkardın giymiyosun ama hastalancan giy.” Dedi. “Hayır.” dedim. Sonra kalkarken giydim işte. Giderken nehrin kenarında çeyrek kuyruklu bi piyano gördüm. “Ahaaaa, bir deneyem.”

Suya indim ve bir baktım ki tuşlarını sökmüşler. Bu pasif sanat ya böyle sanat olmaz.” dedim. Kahkaha attı, bir de güzel gülüyor, maşallah.

Ağzına girecektim öpmek için ama hala suyun dibindeydim ve onun boyu benden uzundu. Sonra işte bana bir kilise gösterdi ve “Burayı Napolyon çok sevmiş, eline alıp götürebilse Paris’e götürmeyi istemiş.” “Vay be.” dedim. Ben de hemen atalarımla övündüm;
“Napolyon’u mağlup edebilen komutanların en ünlüsü Cezzar Ahmet Paşa’dır.” falan diye. O da bu sefer altta kalır mı; “Rusya'dan dönerken epey yağma hırsızlık tecavüz yapmışlar Vilnius’ta, Vilniuslular hepsini def etmeyi başarmış.” dedi. “Vay be!” falan dedim yine.
Cumhurbaşkanlığı sarayına gittik, arka bahçeden girdik seyrediyoruz. Ben “Hangi bölümde okuyosun bu arada?” dedim
“Creative Communication.” dedi
Sonra ben “Common communication mı?” dedim. “O ne?” dedi, ben Halkla ilişkileri kastetmiştim. “Öyle bir şey var dimi?” dedim. “Hayır.” dedi ve “Bak bilmediğin bir şey çıktı, yaşasın.” dedi. bir kiliseye gittik. “inanıyor musun?” dedim “hayır.” dedi. “Sen inanıyor musun?” dedi. “evet” dedim. “sorun olabilir” dedi. “olmaz” dedim.

Sonra başka bir kilisenin önünde sarıldık, öpüştük yanaktan. O gitti. Ve beni, o lanet yalnızlığıma terk etti.

insanın halit ergenç ten öğrenebileceği şeyler

bir sürü güzel şarkı ve nasıl şarkı söylenir, nasıl yürünür, nasıl konuşulur az çok bunlar öğrenilebilir kendisinden, hastasıyız reisin.

teslim oldum

kimse harun kolçak'ınkinden bahsetmemiş, kınıyorum.
harun babanın 1998 yılında çıkmış aynı isimli albümünün 6. şarkısı.

sözlerini de yazayım tam olsun:
Hasret sona erdi gerçeği buldum
Gözlerim kapandı da ben sen oldum
Sınırlara dayandım çok yollar aldım
Geri dönmek olmaz ki
Hepten bağlandım
Ne ben varım ah ne de sen
Ne zaman var ne mekan
Ama gerçek yaşanan

Ateşin yandı gönlümde
Yansın dursun içimde
Deli divane olsam da
Vazgeçmem kul oldum sana
Teslim oldum sana

ayrıca tuhaf bir benzerlik: (#38213480)

introları birbirine benzeyen şarkılar

harun kolçak - teslim oldum ve chris cornell - the promisetir.

dinleyin görürsünüz.

love tko

teddy pendergrass'ın 1980 yılında çıkardığı tp albümünün bir şarkısıdır.

kendi fikrimse, ulan efsane şarkı yapmış adamlar bee, o soulculardaki soul** bugün yoktur.

sözlerini de yazayım tam olsun:
Lookin' back over my years
I guessed, I've shedded some tears
Told myself time and time again
This time I'm gonna win

But another fight, things ain't right
I'm losin' again
Takes a fool to lose twice
And start all over again

Think I'd better let it go
Looks like another love T.K.O.
Think I'd better let it go, let it go, baby
Looks like another love T.K.O.

Tried to take control of the love
Love took control of me
'Cause you lose all thoughts, sense of time
And have a change of mind

Takin' the bumps and the bruises
Of all the things of a two-time loser
Just tryin' to hold on, faith is gone
It's just another sad song

I think I'd better let it go
Looks like another love T.K.O.
Yes, I think I'd better let it go, let it go, baby
Looks like another love T.K.O.

Tried to take control of the love
Love took control of me
'Cause you lose all thoughts, sense of time
And have a change of mind

Takin' the bumps and the bruises
Of all the things of a two-time loser
See I try to hold on, my faith is gone
It's just another sad song

And I think I'd better let it go
Looks like another love T.K.O.
Think I'd better let it go, if I know what's good for you, baby
Looks like another love T.K.O.

I couldn't stand this pain much longer
Think I'd better let it go, let it go, baby
Looks like another love T.K.O.
Oh, sometimes, sometimes I just feel like I wanna say, I wanna say

'Cause it looks like another love T.K.O.
Tired of gettin' beat up by love
Think I'd better let it go, let it go, baby
Looks like another love T.K.O

Think I'd better let it go
Looks like another love T.K.O.
Think I'd better let it go, let it go, baby
Looks like another love T.K.O.

Oh, they say love is better the second time around
Think I'd better let it go
Looks like another love T.K.O.
I think I'd better let it go

felsefi bilgisi yüksek didaktik erkek

tanımsız insandır.
bugünlerde buna dönüşüyorum maalesef.

aydinoglu 33

azmine hayran olduğum, aydınoğlu umur bey soyundan gelen, onun gibi asil ve savaşçı inadıyla yüce aydınoğlu serisinin 33. sürümüdür.